Şeytan Çevrimdışı : Hoşgeldin Şehr-i Ramazan
- Nur Tuba Yaşa
- 1 Kas 2017
- 7 dakikada okunur
Şeytan Çevrimdışı : Hoşgeldin Şehr-i Ramazan
Dinden en uzak yaşayan insandan, en takvalı yaşayanına,
Ağzı en bozuktan en edeplisine,
En secdelisinden tutun, namaz kılmadığı bilinmesin diye camiden iki sokak aşağıdaki yolu kullananına,
En hırlısından(hayırlı, güvenilir), en hırsızına (Hırsızlar bile vardiyadan kısıyor bu ay, sen düşün ),
En zayıfından en şişkosuna (tamam tombişlik diyelim biz ona. Bu arada zayıflamak için tutmuyorsun orucu inşâAllah? O oruç olmuyor, diyet oluyor; ibadet değil. Dünya giysin olan etini değiştirme çabasına giriyor. Amelinde Allah rızası olsun.)
Velhasıl, her türden Müslüman Ramazan’ı yaşamaya çalışıyor kendi inancı kadarıyla…
Biliyorlar ki kırık dökük bir amelle yaşıyorlar ve yine biliyorlar ki bereketin, rahmetin en fazla yağacağı ay bu ay. Bir çok meditasyon yönteminden çok daha kaliteli ve ücretsiz olarak en fazla rahata kavuşacakları ay da bu ay.
Hiçbir şey olmasa bile birçok insan, anlam veremediği bir huzur buluyor Ramazan’da …
En basiti, bir sene boyunca doğru düzgün selamlaşmadığın bir komşuna bile kucak dolusu tebessüm saçabiliyorsun.
Yıl boyunca senin açlığından bîhaber olan komşun, iftarına bir kap yemek getirebiliyor.
On yıldır aynı kıyafeti giydiğini fark eden komşun, akraban ya da arkadaşın sana verdiği bir fitre-zekat ile Bayram’ı yesyeni giysilerle karşılamana vesile olabiliyor elhamdülillah.
Öyle bir ay ki: Allah herkese niyeti ve gayreti nispetinde, sanki bir nevi güncelleme yüklüyor.
Sahi, Ramazan deyince senin aklına ilk ne geliyor?
Cevap: “Annemin bir sene boyunca yapmadığı yemekleri bu ayda yapması.”
Hayır dostum, bunu aklından çıkar.
Şimdi seninle, tüm kalpleri tek bir rotaya döndürme kabiliyetine sahip bu benzersiz ayı idrak etmeye çalışalım, bir katre olsa da… Hazır mıyız?
RAMAZAN ORUCUNUN FARKI NEDİR?
Cenab-ı Hakk, çok meseleleri defaatle ayetlere alırken, “Ramazan orucu” hakkında Kur’an’da bir yerde konuşmuş, yani Bakara Suresi’nde 183-184-185. ayetlerde. (Oruç hakkında ayetlerin devamında da konuşuyor lakin burada odaklandığımız nokta “Ramazan” kelimesini barındırmasıdır.)
Neden Bakara Suresi’nde yer edinmiş?
Biliyoruz ki diğer dinlerde de oruç var. Belki bizim gibi değil ama onlara da peygamberleri tarafından oruç emredilmiş. Bakara suresi mealine baktığımızda, surenin ilk yarısı İsrailoğullarına yönelik. Onların neden ümmet seçilmediği, hataları, isyankâr tutumları gibi meselelere değiniliyor.
Özetle, Ey İnsanlar! Sizden öncekilerin yaptığı hatalar bunlardı. Bunları iyi okuyun, belleyin ki siz de onlardan olmayın diyor. Unutmayalım ki kardeşlerim Resulullah(aleyhisselatu vesselam)ın buyurduğu gibi: “Kim bir kavme benzerse O da onlardandır.” (Ahmed Bin Hanbel, Müsned, Beyrut 1985, II/50).
Surenin akabinde ise Hz. İbrahim’den bahsediyor. Çünkü Hz İbrahim(aleyhisselam), Hz.İsmail(a.s.)’in çocukları olan Araplar ile İshak(a.s.)’ın çocukları olan Yahudiler arasındaki bağlantıdır.
Nasıl mı?
İsrailoğulları ve Müslümanlar(İslam öncesinde ise Hz İbrahim’in dinine iman eden Hanifler), Mescid-i Aksa’yı kıble edinmişlerdi. Lakin Cenab-ı Hakk kıbleyi Kabe-yi Muazzama olarak emredince, Müslümanlar Hz. İbrahim’in duvarlarını yükselttiği Kabe’ye yönlerini çevirdiler. Bir yöne bakıp dua ve secde ettiğimiz Yahudilerle yönümüz değişti. Zaten Yahudileri kızdıran en önemli sebep de bu oldu. Bir din gelmiş ve Allah kıbleyi değiştirerek “Dininizin hükmü bitmiştir.” demiş oluyordu. Yani Allah katında üstünlükleri sona ermişti.
Evet, yönler değişti ve iki ayrı millet olduk. Özetle kimliklerimiz belli oldu. İslam üzere olmak ya da olmamak…
Burada ince bir nokta var. Dikkat edin! Kıblelerimiz değişti, ibadet şekillerimizden tutun, helal-haramlara ve daha bir çok meseleye kadar çok hüküm değişti. Ancak bir hüküm ortak kalmıştı. Günler ve detaylarda farklılıklar olsa da bir noktada ortaktık: ORUÇ!
Neden Oruç ortak ibadet olarak kaldı?
“Ey Mü’minler; sizden öncekilere olduğu gibi, size de günahlardan korunasınız diye, oruç tutmak farz kılınmıştır.” (Bakara, 183)
Ayetinde buyrulduğu üzere, korunma- günahlardan sakındırma maksadıyla oruç iki dine de farz kılınmıştır.
Çünkü oruç, takva sahibi eder. Bu hüküm onlarda da bizde de aynıdır. Takva sahibi olmak ve nefsimizi ıslah etmek için oruç tutarız.
Peki Takva Nedir?
Takva, “vikaye” kökünden gelir. Vikaye “korunma- korunmayı isteme” demektir. Oruçla nefsimize ve şeytana karşı korunmayı talep ederiz Allah-u Teala’dan.
Şöyle ki namazlarını dört dörtlük kılan insanlar dahî bazen akla hayale gelmeyecek günahlara düşebiliyor. Alkolü bırakmayan, zina hastalığından kurtulamayan, faiz yiyen, kalp kıran, hakka giren, gıybet-laf taşıma ve daha aklımıza gelebilecek nice günaha bulaşabiliyoruz. Hiçbir şey yapmasak dahi ibadetlerde lezzeti yitirebiliyoruz. Çünkü takvamız yok. Allah’tan korunmayı hakkıyla talep etmiyoruz.
Ramazan ayı gelmedikçe oruç tutan kaç kişi var? Hiç değilse ayda 3 gün orucu sabitleyememişizdir bile. Ancak Ramazan geldiğinde FARZ yani kesin emir olduğu için itaat etmek durumunda kalıyoruz. (Not: Allah’ın farz olan emrine itaat etmemek şirk’tir. Şirk ise en büyük günahtır. Hastalık ve seferilik gibi gerekli bir sebep olmadıkça Ramazan orucunu terk edemeyiz. Bkz: Bakara 185.ayet)
Her daim kötülüğü emreden nefsimizi malup edemediğimiz için, 11 ay süren tembelliğimizin karşılığında Cenab-ı Hakk bağışlanmamız için rahmetiyle Ramazan’ı ikram ediyor bize.
Bu şuna benziyor:
Hani küçükken bazı zararlı şeyleri bizden uzak tutar annelerimiz… “İçme-yeme-dokunma. Zarar görürsün- Hasta olursun- ölürsün.” gibi ikazlar yaparlar. Rahat durmayız. Yine gider yapacağımızı yaparız. Lakin o şeyleri evde tamamen yasak etseler ve eve girmesine tamamen engel olsalar artık o şeylere ulaşamayız. Teşbihte hata olmaz, işte Cenab-ı Hakk da günahlardan ısrarla kaçmayan ve istese dahi hakkıyla korunamayan kullarına, ikram olarak Ramazan’ı ihsan etmiş. Eve şeytanın girişini engellemiş. Bu şefkat değil de nedir? Bu vaziyette, oruç, haşa! Eziyet midir sana; yoksa şefkat midir? İyi tart iyi düşün kardeşim.
Ayrıca koca bir yılı doğru düzgün hamd etmeden geçirebiliyoruz. Her gün önümüzde olan su ve ekmek sıradanlaşıyor. Gözümüzü daha pahalı ve zor ulaşılan nimetlere çevirebiliyoruz. Nimete karşı körleşiyoruz. Zira gaflet perdesi iniyor. Ancak oruç tutunca nimetlerin değerini anlıyoruz. Normal zamanda küflenmeye terk ettiğin ekmek oruçluyken vicdan azabın oluyor. Musluktan boşa akıttığın sular için, iç çekip “Ahh, olsa da içsem.” diyebiliyorsun.
Not: Dinler tarihine girmeden sadece ayet üzerinden meseleyi bir damla izaha çalıştım. Ek bilgi isteyenler Kalplerin Keşfi, İmam Gazali, Ramazan ayının Fazileti başlığına müracaat edebilir.)
ORUCUN ADABI:
Oruç Yalnız Midede değildir!
“Oruç nedir?” dediğimizde gelen cevaplar daha çok yemekle ilişiğimizin kesilerek nefsi terbiye etmeye dönük oluyor. Hayır! Oruç, mideyi aç bırakmak değildir sadece… Oruç, tüm küçük ve büyük günahlardan uzaklaşmaktır. Örneğin:
Göz zinasından korunmaya vesiledir.
Yani televizyondan, gereksiz sitelerden, karşı cinsle iletişimden bir ay uzak kalmaktır.
Dedikodudan, laf taşımaktan, fesat düşünmekten, ara bozmaktan uzaklaşmaktır.
Ebu Hafs’ül Kebir(rahimehullah) buyurur: “Bir yılın Ramazan orucunu tutmamayı, bir kişi hakkında dedikodu etmeye tercih ederim.”
Çok ağır öyle değil mi?
Yani dedikodu ve benzeri cürümler öyle büyük bir zarar ve günah ki bu mübarek zat, dedikodu insanın amelini sıfırladığı için “Oruç kabul olmaz.” demeyi bu tarzda ifade ediyor. Zira dedikodu edenler kıyamet günü “Allah’ın rahmetinden mahrum edilmiştir.” Yazısını taşıyarak geleceklerdir. (Kalplerin Keşfi, İmam Gazali, Dedikodu ve Koğuculuk)
İlimle uğraşmak varken günün 5 saatini telefonda tüketmekten (sosyal medya, mesaj, muhabbet) kurtulmaktır.
Oruç tutan insan bilir ki iftar vaktine kadar “abes hiçbir işle uğraşmamalı”. Zaten açlıktan tükenmiş bedenini olabildiğince ibadete harcamalı. Maalesef sosyal medya ve televizyon ile boşalan zihin, oruçluyken dahi namazdan alıkoyuyor çoklarını. Azıcık gücün kalıyor zaten onu da faniyle tüketme; namazına, Kur’an’ına harca ki orucun oruç olsun.
İnsanlarda merhamet damarını ziyadeleştirdiği için, hakkına girdiğin kişilere kusurunu itiraf ve helallik almak için bulunmaz fırsattır.
Geçmiş günahları sıfırlamak için derin bir rabıta hâlidir.
Koca bir sene ertelediğin, Rabbini tanımak ve araştırmak ihtiyacını kana kana kitaplardan tahsil edebileceğin bir aydır.
Velhasıl yazdıklarımı, yazmadığım çok günahlara ve eksiklerine kıyas et. Ne mutlu o kimseye ki bire bin verilen bu aydan kârlı çıkabilsin. Unutma: MÜ’MİN AKILLI MÜSLÜMAN’A denir.
Akıllı Müslüman kim midir? Rabbine yakınlaşmasına, şefaate kavuşmasına, derecesinin artmasına vesile olacak hiçbir kârı kaçırmayan ahiret tüccarıdır. Dünya’dan alacağı yoktur, ahiret için çantasını doldurmakla meşguldür. Zaten Allah’ın davasını dert edinenin, dünyevi sıkıntılarına Allah kefil olurum demiyor mu?
RAMAZAN PROGRAMIMIZ NASIL OLMALI?
Öncelikle bir hedefin olmalı… Senin için birkaç detay ekleyeceğim. Ancak en baştan uyarayım: Listede yazanların hepsini yapacaksın gibi bir zorunluluğa sokma kendini. Ben yelpazeyi geniş açacağım ki herkes kendi kabiliyeti nispetince, hangilerine gücü yetecekse yalnız onları yapsın.
Ek olarak bazı ibadetlerde (Kur’an gibi…) eksiklerin olabilir ya da ağır okuyor olabilirsin. Ancak Allah “Kim daha güzel okuyor? Kimin makamı güzel? Kim en hızlı okuyor? onlara sevap vereyim.” demiyor.
Allah, ihlasa ve niyete bakar. Allah’ın işine karışmayalım. Ne güzel diyor Zübeyir Gündüzalp ağabey: “Onlar kabiliyetlerine göre ne kadar hizmet etseler, ind-i İlâhîde, ihlâsa binaen makbuldür.”
RAMAZAN’A DAİR, NAÇİZANE TAVSİYELERİM:
1.)Kur’an hatmetmek.
Şahsi olarak bir Kur’an hatmini yapmalıyız. Bazı kişiler 1 saatte bir cüz okur bazı kişiler 5 saatte bir cüz okur. Fark etmez hedefini yüksek tut. Kur’an bilmiyorsan bu ay Kur’an Elif-ba’sına başla. Ramazan’ın sonunda Kur’an’a geçmiş ol.
2.)Teravih namazlarını tastamam kılmaya niyetlen ve taviz vermemeye çalış.
Ramazan’ın gündüzü Oruç, gecesi bol secde demektir.
“Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.” (Buhari, Ezan 30; Müslim, Mesacid 249. Ayrıca bk. Nesai, İmamet 42; İbni Mace, Mesacid 16). Bu nedenle yılda sadece bir ay yapılan bir ibadet olan teravih fırsatını kaçırmayalım.
En Nevevi, “Ramazanı ihya etmenin, teravih namazını kılmakla hasıl olduğunu” zikretmektedir. Bu açıdan Hz. Muhammed (aleyhisselatu vesselam)’in, “Her kim Ramazan’ı ihya ederse” sözü, “Her kim geceleri namaz kılarak Ramazan’ı ihya ederse” şeklinde anlaşılmalıdır. (EN-Nevevi, el-Minhâc, 1924. VI,39, vd.) (Sorularla İslamiyet)
3.)Sure ezberine niyet edebilirsin.
Mesela namaz surelerini sıfırdan ezbere alabilirsin. İnternetten tecvidle okuyan bir hocamızın sesinden dinleyip nasıl okuduğunu Kur’an’dan takip ederek tecvidli okumayı öğrenebilirsin.
4.) Namaz surelerinin anlamlarını telefona indirebilir ya da kendi sesinden kaydedebilir; gün içinde dinleyebilirsin.
Bu sayede defalarca dinleyerek aklına nakşedersin. Hakeza diğer surelerden birini de bu şekilde öğrenebilirsin. Okuduğun yıllar sonra aklında kalmayabilir ama dinlediğin bir konuşmayı unutmazsın.
Mesela Yasin, Bakara, Teğabun, Cuma ve benzeri birkaç sureyi hedefleyebilirsin. Unutmayalım ki Ramazan orucu çok yönlü bir ibadettir. Miden aç, ama kulağın dünyevi şarkılarla doluysa kulağının orucu eksik olacaktır. Bu ay hedef meal ve tefsir dinlemek olabilir. Şarkı listesini telefonundan silerek Şeytan’a ilk golü at.
5.)Kaza namazları kılmak
6.) İyi bir uyku düzeni
Uyku düzenimiz bozulduğu için gündüz orucu uykuya tutturup iftarda kalkabiliyoruz. Bu oruç değil kardeşlerim.
Günü, uykumuzu da düzenli tutmak kaydıyla bereketli geçirmek adına ne yapabiliriz?
a) Sahur ile güne başladık.
Sahurun akabinde sabah namazı, tesbihat, zikir yapabilir ve Kur’an cüzünü okuyabilirsin.
Ardından iki rek’at İşrak namazı kılıp nafile sevabı kazanabilirsin. İşrak’tan hemen sonra Kuşluk namazı vakti giriyor. İstersen onu da eda edebilirsin. (Bu iki namazın vakitlerine dair bilgiler Sorularla İslamiyet sayfasında mevcuttur.)
b) Uyku saati
Uykusuz yapamayan tayfa için: Ramazanda gece fazla uyumak mümkün olmuyor herkes için. Yani %80’imiz bunu yapamayabiliyor. Sabah namazı ve ibadetlerinin ardından, gece uykunu uyuyabilirsin: Rahat 4 saat uyku vaktin var bu aralıkta… Gece de sahur öncesinde iki saat uyursan 6-7 saatlik uykunu tamamlarsın.
Az uyuyanlar için : Eğer “Ben uykuyu çok aramam, günde 4-5 saat yetiyor.” ya da “Ramazan’da uyunur mu ya hu?” diyenler; sadece KAYLULE ile gündüzü geçirebilir. Sahurdan önce de iki saat uyuyarak günü tamamlayabilirsiniz. (1)
c) Öğle namazı, Tesbihat
*Kur’an sure ezberi,
*Okumak istediğin bir kitap okuyabilirsin.
d) İkindi namazı, tesbihat
*İnternetten videolu ders çalışma
Örn: Sözler Köşkü Akademi dersleri ile notlu çalışma yapmak, Nouman Ali Khan tefsiri dinlemek , Muhammed Emin Yıldırım’dan Sahabe ve siyer öğrenmek, İhsan Şenocak’tan ahir zamanda İslam’ı hakkıyla yaşamak adına dersler dinleyebilirsin. Tabii bunlar birkaçı. Ehl-i Sünnet dairedeki tüm dersleri dinlemen mümkün…
e) İftar, Akşam namazı, tesbihat
İftarı bir tas çorba bir ekmekle geçirip 1,5 saat sonra ana yemeği yemen geceyi doğru geçirebilmek adına önemli bir detaydır. Şişkin bir mide seni hem Teravih’ten uzaklaştırır hem de uyutur.
f) Teravih
*Kitap okuma (Risale-i Nur Tefsirinden en azından 10 sayfa okumayı alışkanlık edinebilirsin.)
g) Bol istiğfar ve zikir
*Günün tamamını zikirle geçirmek hedefin olsun. Yapamıyorsan da 100’er adet yapabilirsin. Az da olsa devamlılıktır önemli olan. Bir gün 10.000 çekip sonra ki 10 gün zikirsiz yaşıyorsan da olmaz. Minimum miktarı yap gerisi sana kalmış. (100 salavat, 100 kelime-i tevhid, 100 estağfirullah)
Receb ayı Allah(Celle Celaluhu)’ın, Şaban ayı Resullullah(aleyhisselatu vesselam)’ın, Ramazan ayı ise ümmetin ayıdır. Gönül ister ki Ramazan’a, Receb ve Şaban’da hakkıyla hazırlanalım. Ama bu mümkün olmadıysa ümitsizliğe düşmek yok.
Ramazan Müslüman’ın idman ayıdır. Hamlaşmış bir ruh, kalp ve azaların check-up’tan geçtiği muazzam bir tedavi sürecidir. Rabbim en güzel şekilde ve her gününü hakkıyla eda edebilenlerden olmayı nasip eylesin.
Comments