top of page

İlahi Altın Oran

  • Yazarın fotoğrafı: Admin
    Admin
  • 28 Ara 2017
  • 5 dakikada okunur

İlahi Altın Oran

Anne rahmine düştüğümüz ilk andan itibaren hep belli bir mizan bir orantı üzerine gelişim evremiz tanımlanır. Çocuğun anne karnındaki pozisyonu, dengesi, konumu her şeyde bir oran aranır. Hatta bulunması gereken pozisyona sahip değilse, alışılagelen düzenin aksi olduğu için hemen buna uygun bir tedavi başlatılır. Bu intizam kaygısı insanda hayatının her evresinde devam eder. Mesela Futbol tesisi kurulacaksa ölçüler buna uygun çizilir. Orta saha, kale çizgisi ve daha bir çok ayrıntıdan tutun seyircilerin sahaya uzaklığı bile çok açıdan ehemmiyelidir. Meseleyi bilhassa fıtraten iyi takip eden bayanların anlayacağı bir örnekten ilerletelim: Güzellik

Yüzünde çıkan ufak bir sivilceye: “Ya yüzümde niye çıktın ki sen, kolumda çık mesela!” diye atar yapan arkadaşlarımızdan tutalım. Perdenin şekli düzgün değil diye gün boyu “kızım düzen önemli, her şey tam yerli yerinde olmalı, orantılı koy” diye söylenen annelerimize kadar her şeyde düzen vazgeçilmezimizdir. Örnekleri çoğaltmak mümkün elbette… Çocukken bin bir özenle kapladığımız defterlerimizde orantısızlık oldu mu söktürüp yeniden kaplatan bizden tutun; usta bir mimarın çiziminde gösterdiği denge’ye kadar ya da bir inşaat mühendisinin dikkatsizliği nedeniyle orantının tam manasıyla tutturulamaması sonucu bir İstanbul depremiyle yerle bir olan koca şehre kadar her şeyde ve hayatımızın her yerinde karşımıza çıkan bir kavram: ORAN.

Biz insanlar dahi hayatımızın her aşamasında düzene, disipline, orantıya önem verirken kainatın mimarı ve mühendisi olan ve her şeyi hikmetle yaratan zat’ın’da bir oran kullanmamasını düşünmek akıl dışı olacaktır. Zira Kainattaki mükemmel düzen her gün belli bir intizam ile devam etmekte… Ve madem biz insanlarda bu düzen hissi verilmiş öyleyse bizi yaradanda da bu kabiliyet olmalı. Zira bir yaratıcı bilmediği bir ilmi yaratamaz.

Kainat yaratıcısının Kainatta göze çarpan mükemmel düzenine, matematiğine, mimarisine, mühendisliğine ve ustalıklarına bilimsel bulgularla delillendirilen ALTIN ORAN kanunundan bakalım.

Altınoran yasası, 1170 ila 1240 yılları arasında yaşayan Orta Çağın en önemli matematikçilerinden Fibonacci tarafından ortaya atılmıştır. Ancak yapımı M.Ö. 2551-2560 yıllarına dayanan ve üç büyük piramitten en eskisi kabul edilen Keops Piramidindeki altınoran’ın, bu bilimsel bulgunun Fibonacci’den çok önceye dayandığı gerçeğini ortaya koyar. Fibonacci ise bu düğümü matematiksel bir yasa haline getirerek insanlığa büyük bir pencere açmıştır. Tanımdan bir konuyu çözümlemek mümkün olmayacağı için öncelikle yasa’nın işleyişine değinerek “Bir yaratıcı ile alakası ne? Diyenlere cevap vermek istiyorum.

ALTIN ORAN NEDİR?

Fibonacci tarafından matematiksel olarak düzenlenmiş bir dizi sayı ile ifade edilen ve bu sayılardaki disiplinin insan vücudundan tutun, gezegenlerin uyumuna; sırrı anlaşılamayan bir çok mimariden tutun, eski zaman mühendislerinin harikalarına varıncaya kadar her şeyde ispatlanmış bir kanundur.

Fibonacci Dizini: 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987, 1597, 2584,…. Şeklinde devam eden sayılardır. Bu sayıların arasındaki ilişki ise 3 farklı şekilde gösterilebilir.

144, 233, 377 sayılarını ele alalım. 144+233= 377 sayısını verir. Ve bu disiplin diğer tüm sayılar arasındada geçerlidir.

5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144 Dizide bulunan her bir sayı kendinden evvelki sayıya bölündüğünde birbirine çok yakın cevaplar gelir.

Örneğin: 144 / 89 = 1,617

89 / 55 = 1,618

34 / 21 = 1,619 gibi

Ve son aşamada; serinin 13. Sırada yer alan sayısından itibaren bu bölme işleminde çıkan sonuçlar sabitlenir.

Örneğin: 233 / 144 = 1,618

377 / 233 = 1,618

610 / 377 = 1,618

Bu sayıya ise (1,618) ALTIN ORAN denir. Ve bu ölçü Kainattaki bir çok san’at’ta ve yapıda kendini göstererek Einstain’ın ifade ettiği “En mükemmel matematikçi” yi gösterir.

“جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا : Allah, her şey için bir ölçü kılmıştır.” (Kur’an: 65/3)

İNSAN VÜCUDUNDA ALTIN ORAN

Leanardo Da Vinci’nin tablolarından tutalım, Mimar Corbusier’e kadar bir çok sanatçı altın oransız bir sanata imza atmamışlardır. Bu isimler gibi bir çok tasarımcı, ressam, estetisyen, arkeolog, heykeltıraş, mimar’da aynı disiplin üzerine çalışmalarını yürütmüştür. Ancak “San’at varsa san’atkarı icab eder” sırrınca Bir san’at varsa bu sanatta disiplin bulunması zorunludur. Bu ise ne kadar mükemmel bir sanatçının elinden çıktığına bir delil, bir ispattır. Mesela bir ressam, resim sergisine gittiğinde tüm resimlerin hangi sanatçının elinden çıktığını daha söylemeden bilir. Çünkü her sanatçının eli, sanatı, çizgisi, stili bellidir. İmzası olmasa dahi bunu anlamak mahir bir ressam için zor olmayacaktır. Üstelik bir resmin ısrarla başka sanatçıya ait olduğunu diretseniz de ispat ederek sizi susturacaktır. Aynı bir padişah turrası gibi… Mühür kiminse ferman onundur.

Şimdi bu örnekten ilerleyerek Altın Oran üzerinden kainata bir pencere aralayalım. Mesela insanlara bakalım. Tüm insanlarda göz, ağız, diş, ayak, tırnak, akciğer, beyin, diz kapağı, soluk borusu ve diğer azalar aynı yerde. Üstelik insanda bulunan tüm sistemler birebir aynı işliyor. Sakat diyerek haşa! “Yaratıcınız bu insanı sakat yaratmış, nerede mükemmel sanatı?” diyen aklı sükut etmiş insan; kusur

aradığı insandaki damarların 97. 000 km uzunluğa sahip olduğu ya da 571 mega piksel çözünürlüğe sahip bir gözü görmek istememesi akıldan istifadır. Madem her şey yerli yerinde ve her insanın yaratılışı benzer suretteyse, bu bize aynı fabrikadan, aynı heykeltıraştan ve sanatçıdan çıktığına ispat olmaz mı?

“الَّذِي خَلَقَ فَسَوَّى : O her canlıyı bir ölçüye göre yapıp hayatının devamını sağlayacak yolları gösterendir.” (Kur’an:87/3)

Bediüzzaman Hazretleri bu ayetin tefsirini yaparken Kainattaki Altın oranı daha doğrusu ilahi oran’ı net bir şekilde akıllara gösterir:

“…umum eşyada, hususan zîhayat masnularda, hikmetli bir kalıptan çıkmış gibi, her şeye bir miktar-ı muntazam ve bir suret, hikmetle verildiği; ve o suret ve o miktarda, maslahatlar ve faideler için eğri büğrü hudutlar bulunması; hem müddet-i hayatlarında değiştirdikleri suret-i libasları ve miktarları yine hikmetlere, maslahatlara muvafık bir tarzda, mukadderât-ı hayatiyeden terkip ve tanzim edilen mânevî ve muntazam birer suret, birer miktar bulunması…”

İnsan vücudunda bulunan oranların yapısı m/s olarak ifade edilir ve bu oran her zaman altınoran’a denktir. m/s= 1,618 Ancak bunu bir cetvel ya da metre yardımıyla çözmek mümkün değildir. Zira altınoran ideal bir insan vücudu için geçerlidir. Sağlık problemleri, kırık kemik, havale sonucu ortaya çıkmış rahatsızlıklar, aşırı kilo sonucu vücud dengesinin bozulması ve benzer sebepler altın oranın mevcut bölgelerde net görülmemesine nedendir. İnsan vücudunda en bilinen altın oranları inceleyecek olursak (Belirlenen bölgelerde 1 birim üzerinden hesaplama yapılmıştır);

İnsan Bedeni:

Karın ile ayak arasındaki mesafe (1br) kabul edildiğinde insan boyunun 1,618’e denk gelmesi

Omuz hizasından başucuna kadar olan mesafenin (1br), karın ile başucu arasındaki mesafeye oranı (1,618)

Kafa ve boyun arasındaki mesafenin (1br), karın başucu arasındaki mesafeye oranı(1,618)

Diz ile ayakucu arasındaki mesafenin (1br), karın ve diz arasındaki mesafeye oranı (1,618)

Elbileği ile dirsek arasındaki mesafenin (1br), parmakucu ve dirsek arasındaki mesafeye oranı (1,618)

İnsan Eli:

İnsan parmakları 3 boğumdan oluşur. Parmağın tam boyunun ilk 2 boğuma oranı (1,618)

Orta parmağın serçe parmağa oranı (1,618) altınorandır.

İnsan elinde bulunan 10 parmaktan sekizi altınorana göre boğumlanmıştır:

Bu ise fiberocci sayılarından 2, 3, 5, 8 ‘e denk gelir.

İnsan Yüzü:

Yüzün genişliğinin (1br), yüzün boyuna oranı (1,618)

Burun boyunun (1br), dudakla kaşların birleşim yerine oranı (1,618)

Burun genişliğinin (1br), agığz boyuna oranı (1,618)

Kaşların oranının (1br), gözbebekleri arasındaki mesafeye oranı (1,618)

Sadece insan bedeni üzerindeki sayısız delilden bir kaçı ile örnek vermeye çalıştığımız bu mükemmel ölçü, organlarımızdan tutun damar yollarımıza kadar bir çok şeyde hesaplanmıştır. Amerikalı fizikçi B.J West ve Dr. A.L. Goldberger akciğer üzerinden yaptıkları hesaplamada bunu bizzat müşahede ederek bilim dünyasına sunmuşlardır.

Sadece insan vücudunda değil, kainatın misal-i musağğarı yani küçültülmüş bir örneği olan ve tüm mevcudatın önüne sunulduğu insanda nasıl altın oran varsa; elbette insana bakan umum her şeyde de bir oran olması muhakkaktır. Bu durum Bediüzzaman hz. Belirttiği gibi “…bilbedâhe gösterir ki, bir Kadîr-i Zülcelâlin ve bir Hakîm-i Zülkemâlin kader dairesinde suretleri ve biçimleri tertip edilen ve kudretin destgâhında vücutları verilen ohadsiz masnuat, o Zâtın vücub-u vücuduna delâlet ve vahdetine ve kemâl-i kudretine hadsiz lisanla şehadet ederler.”

“Kainatta herşey hal veya kal diliyle BİSMİLLAH diyor. Altın oran da bu değişmez mühürü ile -bu açıdan- BİSMİLLAH diyor. Bismillah’daki Allah lafaza-i celalin başındaki elifin ebced değeri 1’e, er-Rahmanirrahim’in ebced değeri ise, 618’e tekabul etmektedir. Demek ki, altın oran bağıntısı, lisan-ı haliyle Allah’ın varlığı ve birliğini gösteren bir mührü olduğunu ve onun da manen “Bismillahirrahmanirrahim”i kendine vird edindiğini akl-ı selim sahiplerine ilan etmektedir. Denilebilir ki, bütün varlıklarda değişmez bir ölçü olan altın oran, lisan-ı haliyle “Biz, her şeyi bir ölçüye göre takdir edip yarattık” (Kamer, 54/49) mealindeki ayeti, maddeten tefsir etmektedir.” (Sorularla İslamiyet)

“Sen kendi cismine ve âzâlarına ve onlardaki eğri büğrü yerlerin meyvelerine ve faidelerine bak, kemâl-i hikmet içinde kemâl-i kudreti gör.”

“Ki O, seni yarattı, sana bir düzen içinde biçim verdi. Ve seni bir itidal üzere kıldı” (Kur’an:82/7)


 
 
 

Comments


Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page