Maymundan mı Topraktan mı ?

Maymundan mı Topraktan mı ?

Gün geçmiyor ki ateistler bir soru daha bulup sevinmesin… Ve gün geçmiyor ki bu sorular cevapsız kalsın… Karşılıklı baya iyi takipleşiyor ve cevap yetiştiriyoruz belli ki. Eee bu da güzel bir şey tabii ateist camiadan sık duyduğumuz sorulardan birine kısa bir cevap vermek istedim bu yazımda. Soru error verdirir surette. Ama cevaplanamayacağından değil, karşıdakilerin çaresizliğinden… Burası ince.

Evrimde ısrarcı olan bu arkadaşlarımız diyorlar ki: “Haşa! Gökten indirildiğini zannettiğiniz kitapta (Bu şahsımın değil Kur’an’ı bir insanın yazdığını iddia edenlerin konuşma tarzıdır… Cevabını Risale-i Nur’a havale edip soruya dönüyorum.(1)) Mü’minun suresi 12. ayete vurgu yaparak ‘Andolsun ki biz insanı süzülmüş bir çamurdan yarattık.’ deniliyor. Eğer insan topraktan yaratılmışsa neden toprakta bulunan bazı elementler (karbon gibi) insanda bulunmuyor?”

Bu soru daha çok bilim dünyasına bakan bir konu aslında… Kur’an’ın bilimsel yönünü irdeleyen ve gerçekten iddia ettikleri gibi “Ben Kur’an’ı ve diğer kitapları okudum araştırdım sonra ateist oldum.” diyen arkadaşların bilhassa üzerinde durması gerekli bir mesele. Yani araştırmayı seven, gerçeği arayan ve sorgulayan bu arkadaşlar bilimsel meselelerin bir kısmı için bu linke başvurabilirler: Bilimsel Mucizeler

Biyoloji ve kimya ilminde yaşanan gelişmelerle insanın topraktan geldiği meselesi incelenmiş ve bilimsel olarak bunun tamamen doğru olduğu ispatlanmıştır. Bu maddeler alüminyum, demir, kalsiyum, oksijen, hidrojen, klor, silikon, sodyum, kurşun, potasyum, magnezyum, gümüş, karbon, iyot, manganez, çinko, kükürt, fosfor, azot ve bakırdır. Amerika’da bir kimya laboratuvarında yapılan çalışmalarla tek tek doğrulanmıştır.

Peki bilimle sıklıkla iştigal eden(!) evrimcilerin ve ateistlerin bazı maddeler insanda yoktur demesine sebep olan elementler (karbon-azot) ve bizim söylediklerimiz neden farklılık arz etmektedir?

Bir kitabın yazılmasında gerekli olan harfler nasıl ki 29 adetten oluşmuşsa, kainat kitabı denilen kitabın oluşmasında da 114 elementten yararlanılmıştır. Ancak kitabın bir sayfasında her harf veya kelime kullanılmayacağı gibi kainatta da her varlıkta, her element ve madde kullanılmak durumunda değildir. Zira ekosistem olarak adlandırılan yapıda her bir varlık, canlı ve cansız olarak birbirine lazım olan işleri karşılıklı yerine getirmektedir. Biz bunu teavün (yardımlaşma) ve tesanüd (dayanışma) zinciri olarak adlandırabiliriz.

Örneğin: Havada bulunan azot, yağmur ve şimşek vasıtasıyla toprağa geçer. Topraktan bitkiye aktarılır. Bu bitkiyi yiyen hayvan veya insanın bünyesinde gerekli işlevi gördükten sonra dışkı olarak tekrar toprağa döner ve hatta havaya karışır.

Karbon da böyledir. Bitkiden toprağa geçer veya solunum vasıtasıyla canlılar tarafından kullanılır. (Karbondioksit gibi) Bitkilerde kullanılan karbon ise yaprakların ve meyvelerin oluşmasında yardımcı olmaktadır.

Meseleyi akılda daha iyi oturtmak için bir bina inşa ettiğimizi düşünelim. Bu bina için ana unsurlar demir ve çimentodur. Ancak bu çimentoyu kullanmak için haricinde su gibi maddelere de başvurulur. Ne var ki elektrik dışarıdan alınır.

İşte aynen böyle de insan topraktan yaratılmış, özü topraktan harmanlanmıştır. Ama hava ve su vücuda dışarıdan alınmaktadır. İnsan bedeninde %18 oranında karbon ve %3 oranında bulunan azot da aynen binaya dışarıdan alınan elektrik ve vücuda dışarıdan giren hava gibidir.

Velev ki bilimin söylediğinin aksine karbon ve azot gibi maddeler toprakta ve insan da bulunmuyor kabul edilsin. Yine iddianız yersiz ve dayanaksız olacaktır. Zira kâinatta her şey birbiriyle alakadardır. Ve bir iş bir işe mani değildir. (2)

İnsanoğlunun maymundan geldiğini ispat edebilmek ve kabul ettirebilmek adına gösterdiğiniz çaba takdire şayan doğrusu…

Küçük bir çocuğa dâhi, aldığı cüz’i fen dersleriyle “Topraktan mı gelmen daha mantıklı yoksa maymundan mı gelmen?” desen gülecektir. Ve hatta maymundan geldiğini ispat etmek için böyle komik sorulara başvurman daha ilgi uyandırıcı olacaktır.

Amacın ilgi uyandırmaksa doğru yoldasın. Zira palyaçolar da ilgi uyandırmak için kılıktan kılığa girerler.

Palyaçolara sevgimle… (*)

(*) Bir mesleği küçük düşürme değil, teşbih maksadlı…