top of page

Gençliğin Sosyal Medya İmtihanı

  • Nur Tuba Yaşa
  • 24 Kas 2017
  • 4 dakikada okunur

Gençliğin Sosyal Medya İmtihanı

“Amelinizde rıza-yı ilahi dahilinde(!) teveccühü nas olmalı.”

“Amelinizde rıza-yı ilahi için(!) şöhret olmalı.”

“Amelinizde rıza-yı ilahi için(!) karşılıklı beğeni, takip, yorum olmalı.”

“Amelinizde rıza-yı ilahi için(!) romantik İslamcılık olmalı.”

“Amelinizde rıza-yı ilahi için(!) mahremiyet namına bir şey kalmamalı.”

“Amelinizde rıza-yı ilahi için(!) menfaatinize uygun gelen kişiler uhuvvetiniz olmalı.”

“Amelinizde rıza-yı ilahi için(!) …….” Hayır, bir dakika!!

Cümlelerde haddinden fazlası var… Nefsi cümleden çok öteye, vazifeyi cümleden alaşağı düşüren…

Nasıl mı?

* Her gün “dosdoğru” istikamete, yani kıbleye dönerek kıldığım namazda,

*“Doğru yoldan ayırma” diyerek hitam bulan Fatihalarımda,

kalbimden geçen dünyevi istekler ve aklımdan geçen dünyevi hayaller gibi bir yanlışlık var..!

Bedenen ve sözle Sırat-ı Müstakim üzerine olsak da kalbimiz ve aklımız “sırat”tan çok çok uzakta…

“Amelinizde rıza-yı ilâhi olmalı” diyordu Bediüzzaman Hazretleri… Allah’a imanın en önemli ve şaşmaz gereği.

Öyleyse neden dilimiz “dosdoğru” söylerken bu veciz cümleyi, hâlimiz ve kalbimiz çıkmaza girdi?

Allah’a imanın ve yaratılışımızın ilk gereği olan, her şeyi yalnızca Cenab-ı Hakk’ın rızası için yapmak düsturu neden dünyevi arzularımıza perde görevine çark etti?

“Benim ayetlerimi az bir dünya menfaatine değişmeyin.”(1) diyordu Hak Teâla… Bizler belki de yapmadığımız hususlarda bu ayetle ahkâm keserken, yaptığımız hatalarda teviller vererek nefsimizi temize çıkarma yolunu seçtik. Şimdi bu meseleyi biraz açalım:

1)Şöhret (tanınmış kimse, bilinme, ün) durumu:

Takipçi sayısını artırma ve daha nice edepsizliği: “Birileri öne atılmalı kendini feda etmeli. Sahabelerin Asr-ı Saadet’te yaptığı gibi… Hem baksana insanlar uçurumun dibinde, gençlik batağa saplanmış durumda, her birimiz bu zamanın bir Musab Bin Umeyr’i olmalıyız.” diyerek tevil ederek sahabeler ile aklamaya çalışıyorduk kendimizi. Peki senin bu niyet adına attığın adımlar, tavırlar ve paylaşımları Musab Bin Umeyr görse nasıl karşılardı?

Dur, vereceğin olası cevabı da tahmin edeyim: “Onlar sahabeler, biz onlar gibi olamayız. Benim gayem ve örnek aldığım kişiler hiç kuşkusuz onlardır, elimden geldiği kadarıyla onlara benzemeye çalışıyorum. Hatam çok elbet ama Müslümanım ve tebliğle sorumluyum.” diyeceksin…

Tebliğ sorumluluğunu üstlendiği dava Risale-i Nur olan kardeşlerime, Üstadımdan bir dersi beyan etmek isterim: “ …dünya cihetinde hakaik-i imaniyenin neşrindeki vazifedar, makam sahibi olsa, daha iyi tesir eder denilebilir. Bunda iki mâni var. Birisi: Faraza velâyet olsa da; bilerek, isteyerek makam yapmak tarzında, velâyetin mahiyetindeki ihlâs ve mahviyete münafidir. Nübüvvetin vereseleri olan Sahabeler gibi izhar ve dava edemezler; onlara kıyas edilmez. İkinci Mâni: Pek çok cihetlerle çürütülebilir ve fâni ve cüz’i ve muvakkat ve kusurlu bir şahıs sahib olsa, Nurlara ve hakaik-i imaniyenin fütuhatına zarar gelir.” (2)

Bu kısım “rıza-yı ilahi için(!) tanınma sevdası” olan kardeşlere yeterli cevap olsa da Risale-i Nurlardan birkaç noktaya daha değinmek isterim:

“…acib bir riyakarlık olan şöhretperestlik ve cazibedar bir hodfuruşluk olan tarihlere şaşaalı geçmek ve insanlara iyi görünmek ise, Nur’un bir esası ve mesleği olan ihlâsa zıddır ve münafidir.”(3)

Zaten amelinde rıza-yı ilahi var ise, “O(Allah) razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder.”(4) Ancak Cenab-ı Hak ihsan ve keremiyle Halklara kabul ettirdikten sonra, şeytanın şöhret tuzağına düşersen milyonlar dahi kabul etse etrafına birikse boştur. Unutma, nice yolundan çıkmış, tanınan kişiler var ancak hak yoldan çıkmış durumda. Bu meseleler nefsi müdafaa için tevil kaldırmaz kardeşim… İstidraç diye bir şey var, Allah muhafaza…

2)Romantik İslamcılık ve Dindar Eş Bulma Yöntemleri:

Gençliğin bilhassa dilinden düşmeyen Musab Bin Umeyr’ler, Hz. Meryem’ler ve Hz. Yusuf’lar, bizim maddi ve manevi cihadımızda gösterdiğimiz duruşa ne derlerdi?

Hz. Meryem’i örnek aldığını ve elinden geldiğince yaşamak için çaba sarf ettiğini söyleyen genç hanım; sosyal medya hesaplarında namahrem olan bir erkeğe yorum atarken maksadı nereye kayıyordu?

Hz Yusuf gibi bir eş isteyen hanım kardeşim, sence Hz Yusuf kendisine bu denli ilgi gösteren bir kişiye hangi nazarla bakardı?

Unutma!

Hz. Yusuf, Züleyha’nın “Evlatlığı” idi. Yani üvey evladı! Şimdi bu meseleyi temize çıkarma tekniği: “UHUVVET bizimki ne var bunda?” demeye inkılab etti. Kendini daha ahlaklı göstermek isteyen kişiler ise iffetlileri iffetsiz ilan etti.

Peki, Hz. Meryem gibi eş isteyen beyefendi kardeşim, sahte bayan hesapları açarak ya da İslami sorular sormak maksadı altında tanımadığın bir bayana mesaj atarak nasıl bulacaktın aradığını? Gelecekteki eşine yabancı bir erkeğin mesaj atması ihtimalini dahi kaldıramazken, sen nasıl atabiliyordun bir başkasının kardeşine, eşine…

“Kötü kadınlar kötü erkekler içindir, kötü erkekler de kötü kadınlar içindir…” (5) ayetini yalnızca sevgili edinmiş kişiler için izah ederken; neden sosyal medya duruşumuzda, yorumlarımızda unuttuk? Zinanın tanımı, duruma ve kişiye göre değişiklik mi gösteriyordu?

Vaziyetler öyle bir hâl aldı ki “Bu Gidiş Nereye?” diyen Hz. İbrahimvâri bir yangına düştüm… “Yakmayan ateş pişirir.” der erenler, lakin yanan kardeşlerimi gördükçe ben derde düştüm. Böylesine bilip böylesine ters düşmek ve hakikati dünyevi istek ve arzularımıza değişmek neyin nesi anlamak zor.

Her güne uyanışımda, her cümleye tanık oluşumda bir kere daha iman ediyorum ki: KIYAMETE ÇOOK AZ KALDI.

Cenab-ı Hakk’tan istememiz gereken nimetleri insanlardan dilendiğimiz günden beri; rıza-yı ilahi düsturuna olan sadakatimiz, bir dilencinin “Allah rızası için” el açması hadisesine benzedi.

Ne güzel demiş Üstad:

“Evet, dünyaya ait işler, kırılmaya mahkûm şişeler hükmündedir.

Bâki umur-u uhreviye ise, gayet sağlam elmaslar kıymetindedir.

İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inatlı talep ve hâkezâ şedit hissiyatlar, umur-u uhreviyeyi kazanmak için verilmiştir.

O hissiyatı şiddetli bir surette fâni umur-u dünyeviyeye tevcih etmek, fâni ve kırılacak şişelere bâki elmas fiyatlarını vermek demektir.” (6)

Dua ile…

(1)Kur’an-ı Kerim, Bakara Suresi, 41. Ayet meali, Hayrat Neşriyat.

(2) Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayatı, Envar Neşriyat, s.513.

(3) Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayatı, Envar Neşriyat, s:511.

(4) Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, Envar Neşriyat, s.160.

(5) Kur’an-ı Kerim, Nur Suresi, 26. Ayet meali, Hayrat Neşriyat.

(6) Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Envar Neşriyat, s.33


 
 
 

Comments


Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page