top of page

KUŞ BEYİNSİZ

  • Nur Tuba Yaşa
  • 19 Ara 2017
  • 5 dakikada okunur

KUŞ BEYİNSİZ

Gideceği yer belli olsa dahi pusulasını doğru tutturamayan insanlar olarak kâinatta cereyan eden olayları yine kendi penceremizden yorumlarız. Donanımımız kadar hayatı okur, eksikliğimiz kadar da kusur ararız.

Mükemmel bir intizamla devam eden olayları kıt bilgimizle açıklamaya çalışır, tıkandığımız yerde “Bilim ne söylemiş ona bakmak lazım.” deyip kaçarız. Mevzu bir yaratıcıya dayanmışsa kendimizce eksik ya da kusurlu sandığımız yaratılışlara ve olaylara bakarak “Yaratıcı şurayı (haşa) gözden kaçırmış.” deyip (dalgaya alıp) O’nu zihnimizde yok sayarız. Bu da yetmez gibi paradoks sorular bulup “zaten kutsal kitabını okumamış, tefsirle anlamaya çalışmamış” insanların aklına bomba gibi atarız. Maksat soru işareti düşsün “sana göre boş çalışan o insanın zihnine”.

Sen inanmıyorsun ya, başkaları da inanmasın…

Sence bu senin daha akıllı olduğunu mu gösterir?

Hayır, aslında psikolojik olarak yanına birini bulmak isteğinden kaynaklanır. Kişi bir yanlış ya da toplumca yadırganacak bir şey yapacağında suçluluk, saldırı, ceza, dışlanma görmemek için yanına birini daha bulmak ister. Çocuk yaştayken büyüklerimizin hoşlanmayacağı bir şey yaptığımızda bir arkadaşımızı da suça ortak etmeye çalışmamız gibi. Yahut hırsızlık yapan birinin “Tek başına değildim arkamda x kişiler vardı.” demesi gibi. Herkes günahına bir yandaş bulmak ister. Çünkü bu durum onu güçlü kılar ve fikirlerini daha güvenle savunabilir.

Aklımıza güveniriz ve bir fikre koşulsuz inanan insanları yadırgarız.

Bir yaratıcıya inanan ve her şeyi ona yoran kişiler istisnasız yobaz ve cahildir gibi… Çünkü “Araştırmadan okumadan, salt öğrendiği bilgiyi benimsemiş, katı fikirli insanlardır.” deriz. Aslında haksız da sayılmazsın. Dinine dair hiçbir şey bilmeden her sene TV ve sosyal medyada (hiçbir kitap okumadan) sorular yağdıran, bilhassa cehaletini Ramazan ayında feci durumdaki ilmihal bilgisizliği ile ortaya koyan bir toplum olarak haksızsın diyemem. İnsanların bu yönü, bizi tebliğden ve İslam’ı araştırmalarımızdan alıkoymadığı gibi senin de genelleme yapmanı haklı çıkarmaz.

Başkaları okumuyor, körü körüne iman ediyorsa, senin de “en azından” nüfus cüzdanında yazdığı ya da Müslüman ülkede yaşadığın için tabi olduğun dini sorgulamana-araştırmana mani değildir.

Hiç olmazsa “sözde sayısız kitaplar bitirip tüm dinleri araştırıp kitaplarını yalayıp yutmuş fikir süzgecinden geçirerek inançsızlığı seçmiş(!) biri ” olarak Kur’an’ı anlamanı sağlayacak bir tefsir okumaman kendinle çelişmek olacaktır. Hiç olmazsa şunları düşünebilirsin:

*Bu insanlar neyin savaşını veriyor?

*Nasıl böyle net bir imana sahipler?

*Ülkenin genelinde okumama hastalığı var eyvallah ama okuyanlar, yüksek yerlere gelenler ve daha birçok bilim insanı nasıl oluyor da bu derece yaratıcısına iman edebiliyor? Ben neyi kaçırıyorum?

*Ya her saçma dediğim şeyin mantıklı bir açıklaması varsa ve ben bunu öğrenmekten kaçmışsam? Yahut insanlarda eksikler bulup bu bahaneyle “Din de bunlar gibidir.” diyerek mevzudan yırtmaya çalışmışsam?

*Öğrendiğim İslami kaynaklar eksik ya da yanlışsa… Onların tesirinde kalmışsam?

*Neden rahatken, mutluyken yaratıcıyı unutup çok mutsuz olduğumda yanımda birilerini istiyorum? Ya da neden yanımda kimsem yokken biriyle içten içe konuşma-dua- etme ihtiyacı hissediyorum?

*Kâinatta kusur sandığım şeyler aslında mükemmelliğin bir parçası olamaz mı?

*Benim olan her şey elimden çıkıp gidiyor, en sevdiklerim bir gün en sevmediklerim olabiliyor? Her şeyden evvel ölüm denen bir gerçek herkesi istisnasız kara toprağa sürüklüyor. Neden ölüm var? Olmayabilirdi…

* Madem ölüm var, gerçekten ahiret var mı? Varsa mantıklı bir ispatı ve izahı var mı? Yoksa toprağa karışıp ota bitkiye ya da böceklere yeme mi dönüyorum? Yani HİÇ Mİ OLUYORUM? Hiç olacaksam neden bu denli mükemmel bir yaratılışa sahibim?

*Allah dışında sadece atom ve sözde tesadüfi dediğimiz sebepler mi beni ve tüm insanları kusursuz hâle getirdi?

*Evrimle açıklamaya çalışıyorum ama buna inanan az sayıdaki çok bilim adamı gibi hep bir yerde “Ya mantıksızlık var.” ikilemine kapılıyorum.

*Eğer bir yaratıcı varsa benden ne istiyor? Neden yarattı? Kâinata kurduğu sistemin açıklaması var mı?

*Mantıksız dediğimiz şeylerin çok mantıklı bir izahı olamaz mı? Yaratıcı hangi hikmete binaen böyle bir yapı oluşturdu?

Ve daha bir çok soruyu gündemimize getirebiliriz öyle değil mi?

Bu ve benzeri çelişkilerini gidermen adına küçük ama en azından giriş niteliğinde, faydası olabileceğini düşündüğüm “Yaratılmamış Yaratıcıyı Kim Yarattı? Ve “Seyahatname” isimli yazılarıma yönlendirip konuya kâinat penceresinden bir numune ile devam edeyim.

Şimdi yaşadığın şehirden herhangi bir sebeple firar ettiğini varsayalım. Yanında ne bir harita ne navigasyon cihazı ne de pusula var. Yani sana yol gösterecek hiçbir şey yok. Bu arada insanlar seni manşetlerden tanıdığı için kimseye soru sorma imkânın da yok. Gideceğin yer belli ama kendini

gizleyerek beş kuruşsuz o şehri ve dahi ülkeyi terk etmen gerekiyor. Sence bu koşullar altında bu yolculuğun tamamlanması mümkün mü? Elbette hayır.

Yaşadığı şehirde dahi defalarca gittiği yeri bulmakta zorlanan insanlar olarak bu yolculuğu tamamlamak fazla ütopik olacaktır. İlk iş gününde iş yerinin adresini bulabilmeyi geçtim, sınav günü sınav merkezini bulamayacak kadar kaybolmaya elverişli bir canlı olarak cevap bellidir. Peki sence gideceği yeri hemen her sene sabit olan kuşların hiç hata yapmadan ve gerekli olan mevsimde hiçbir yardım almadan, navigasyonsuz, pusulasız, dahası akılsız olarak tamamlamaları ilginç değil midir?

*Doğan, 360 km/saat hıza sahiptir ve pike yaparak uçan en hızlı kuştur.

*Kartal, 300 km/saat hızla pike yaparak uçar.

*Bağırtlak kuşu, 120 km/saat hızla düz uçuş yapar.

*Leylekler, 10.000 km’lik yol yapar.

*Deniz kırlangıçları, 25.000 km’lik rekor uçuş yapar.

Dahası bu kuşlar her nerede olurlarsa olsunlar muhakkak menzillerini bulurlar. Yuvalarından ne kadar uzak yere bırakılırlarsa bırakılsın hiç bilmedikleri yerden nasıl bir içgüdü ise yuvalarının izini bulabiliyorlar.

En akıllı canlı olan bize bak, bir de kuş türüne. Sana göre iki tür de tesadüfi oluşmuştu oysa…

*Sence iki izah üzerinden ilerlersek bu becerileriyle kuşlar bizden daha mı akıllı?

*Yoksa bu kuşları idare eden bir güç mü var?

Bunu “Akılla ne ilgisi var insanda akıl becerisi gelişmiş, kuşta içgüdü” olarak açıklayabilirsin lakin şunu da sormak gerekli:

Bizde de içgüdü var. Dahası bizde o kuşta olmayan binlerce artı özellik var. “İçgüdüsel özellikleri insana kıyasla daha fazla geliştiği için yolu buluyor.” diyorsun da neden içerden güdeni merak etmiyorsun?

Demek ki bir sevk-i ilahi ile işlerini görüyorlar.

Bediüzzaman hazretleri her şeyi bilimde ve sadece “görebildiği ve tecrübe edebildiği kadarıyla” açıklamaya çalışan insanları çok güzel izah eder bir vecizesinde:

“Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür.”(1)

“Böylesi bir konuyu bir kuşun içgüdüsüyle mi açıklayıp kapattın yani, bırak yaa.” diyor olabilirsin. Senden isteğim sadece ve sadece yüzlerce yıldır sayısız ilim insanının ısrarla kabul ettiği ve milyonlarca insanın kati delillerle ispat ettiği bir hakikatin aksini ispat etmendir. Ölünceye kadar zamanın var. Elinden geliyorsa sana getireceğimiz ve bugüne kadar getirilmiş olan ne kadar delil varsa

hepsini iptal et. Kâinattaki düzeni bir teorem olan (evrim) ve eksikleri evrimcilerce de onaylanan bir mantıktan çıkartıp (yani kolaya kaçmayıp) davamızı iptal etmeye çalışarak göster. Kur’an’ın bilimden çok önce ispat ettiği gerçekleri, peygamberleri ve diğer tüm İslami delilleri tek tek sök. Ama yapamıyorsan da başta belirttiğim ve sorularla düşünmeye ittiğim üzere araştır.

Unutma ki: “Hususi olmayan ve has bir yere bakmayan bir nefiy (inkâr) ispat edilmez.” (2)

Gerçekten bir yaratıcı varsa ve İslam son ve en mükemmel din ise “Müslümanların eksik ve hata gördüğün yanlarına bakarak İslam böyledir.” deme. İslam nasıldır onu öğren.

“İslamı, Kur’an’dan değil, Müslümanlardan öğrenseydim, asla Müslüman olmazdım.” diyen Yusuf İslam gibi düşün ve sorgulamaya başla…

Evet, belki bir gün bizim pencerelerimizden bakmaya başladığında “Bizim de içten içe üzüldüğümüz ve Müslümanlar neden okumuyor, neden kolaya kaçıyor, neden sadece kişilere sorarak cevap arıyor ve körü körüne kişilerin arkasına kapılarak kendince İslam oluşturmaya çalışıyor?” ve benzeri sızlanmalarımıza rağmen neden delice mücadele ettiğimizi anlayabilirsin…

Cehaleti yok edemeyiz ama hakikati yaşayarak yeni nesile hakiki İslam’ı sevdirebiliriz.

Son bir tavsiye:

“Göklere giden yolu bulmak isteyenler, Allah’ın elçisinin yerdeki ayak izlerini takip etsin…” (M. Selahattin Şimşek)

Hadi kolay gele.

KAYNAKÇA

(1)Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hakikat Çekirdekleri, Envar Neşriyat.

(2) Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Yedinci Şua, Envar Neşriyat.

(3)Hayvan Bilgisi, İnternet Sitesi.

(4)Zafer Dergisi, Nisan 2017 sayı:484.


 
 
 

Comments


Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page